Ülkemizin her köşesi ayrı bir güzel. Doğusu Batısı, güneyi, kuzeyi. Saklı kalmış o kadar şehir kasaba köy var ki. Bazen hemen yanı başımızdaki güzellikleri fark edemiyoruz. Yanımızdaki tarihi kültürel güzellikleri görmeyip rotamızı farklı yerlere çeviriyoruz. İşte bu yüzden Cennet vatanımda gezip gördüğüm her şehri, kasabayı köyü, tarihiyle kültürüyle yemekleri ile birlikte sizlere tanıtmayı istiyorum.
Geçen ki sayıda Almanya ziyaretimizi sizlerle paylaşmıştık. Tarihi dokusuyla gerçekten görülmeye değer yerlerdi. Fakat ülkemi gezerken anlıyorum ki! yabancı ülkelerde eksik olan “Ruh”.
Binaların taş yapıların ruhu da olur mu? demeyin çünkü oluyor. Ziyaret edilen mekân ne kadar güzel olursa olsun içerisinde gezerken kalbinizde bir şey hissetmediğiniz hatta
Ruhunuzun daraldığını hissettiğinizde anlıyorsunuz ki mekân ruhsuz. Bunu canım Türkiye’min 81ilinden yaklaşık 75’ini gezen biri olarak söylüyorum.
Sözü fazla uzatmadan Amasya’yı memleketimi sizlere tanıtmak istiyorum Memleketimi tanıtmadığım için eleştiri aldığımı da söylemeden geçemeyeceğim.
Amasya ilgi çekici tarihi, yöresel lezzetleri ve doğal güzellikleri ile hem iç Anadolu hem de Karadeniz kültüründen esintiler sunuyor ziyaretçilerine. Amasya Yeşilırmak’ın bereket getirdiği topraklarda lezzetlerini kültürel mirasıyla harmanlayarak kuruyor sofralarını.
Yeşilırmak vadisi Harsena dağı eteklerine kurulan Amasya 8 bin yılın üzerindeki eski tarihi boyunca krallıklara başkentlik yapmış, bilim adamları, sanatkârlar, şairler yetiştirmiş, şehzadelerin eğitim gördüğü bir belde olmuştur.
Kurtuluş savaşının başlangıç temelleri de Amasya’da atılmıştır. Amasya tarihi ve kültürel zenginliklerinin yanı sıra özellikle Yeşilırmak kıyısına yapılmış Yalı boyu evleri ile de dikkat çekmektedir.
Dünyanın en güzel misket elması, kirazı şeftalisi ve bamyasının yetiştirildiği tarih ve doğanın birlikte bulunduğu ilginç bir antik kent görmek istiyorsanız buyurun birlikte gezelim.
Amasya’yı yazın gezmek isteyenler akşam üzeri güneş ışınlarının etkisin kaybedip yuvasına girmeye başladığı zamanı ilkindi sonrasını tercih ediyorlar. Çünkü Güneş ışınları Harşane dağı denilen dik kayalıkların üzerine vurduğunda kayalardan yansıyan sıcaklık nefes aldırmıyor ziyaretçilerine. Vücuduna değen güneş ışınları adeta cildi yakıp kavuruyor. İşte bu yüzden temmuz ve ağustos aylarında işi olmayan gündüz sokağa fazla çıkmıyor. Amasya da hayat akşam üzeri başlıyor. Bizde Amasya’ya akşam üzeri girdik ilk ziyaret ettiğimiz yer her zaman olduğu gibi merkezde bulunan Sultan II. Bayezıt Külliyesi. Sultan II. Bayezıt adına 1485-86 yılında yaptırılan külliye; cami, medrese, imaret türbe ve şadırvandan oluşuyor. XV. yüzyılın son çeyreğinde yapılan, yan mekânlı (L planlı) cami mimarisinin gelişmiş son örneği olup, caminin iki minaresi bulunuyor. Batıda medrese, doğuda imaret ve konukevi ziyaretçilere gülümsüyor. Her iki minare hizasında bulunan 526 yıllık yaşlı çınar ağaçlarının gölgesinde soluklanırken bu ağaçların külliye ile yaşıt olduğu tahmin ediliyor. Gençler akşamın serinliğinde Yeşilırmak kenarına kurulan minik anfi de yaptıkları müzik ile izleyenleri mest ediyorlar. Yine ırmak üzerine kurulan ve müziğin ritmine göre kısa ve uzayan fıskiyeler görsel şölene dönüşüp doyumsuz bir tat bırakıyor hafızalarda. Amasya Belediye Başkanı sayın Mehmet SARI’yı Amasya’yı tanıtım noktasında verdiği emeklerden dolayı tebrik etmek düşüyor bizlere.
Diğer durağımız Hazeranlar Konağı: Yalı boyu evleri dizisindeki en güzel konak olan Hazeranlar Konağı. Osmanlı döneminin en zarif sivil mimari örneklerinden birisi. Konak Defterdar Hasan Talat Efendi tarafından kız kardeşi Hazeran Hanım adına 1872 yılında yaptırılmış. Diğer kapı Hatuniye Cami avlusu ile bağlantılı. Çift kanatlı selamlık kapısından alçak tavanlı bir mekana girilir. Dört köşede birer oda ve odaların arasında orta sofanın uzantıları eyvanlar yer alır. Batı eyvanlarını giriş kata bağlayan sade korkuluklu ahşap merdivenler işgal eder. Katlarda oturma ve yatak odaları, avlu, kahve odası, ocaklı oda, ebeveyn ve selamlık odaları ile hela sofa etrafında yer alıyor
Kaleler ve Kaya Mezarları
Amasya Kalesine ertesi gün sabahın ilk ışıkları ile tırmanmaya başlıyoruz. Kalenin kimin tarafından yaptırıldığına dair net bir bilgiye ne yazık ki ulaşılamamış. Bazı tarihçiler kalenin Mithridades tarafından yapıldığını söylerken, bazı tarihçilerde Hatti Kralı Haraşna tarafından yapıldığı hatta isminin de bu kraldan geldiğini iddia ediliyor. Kale yukarı kale, aşağı kale diye ikiye ayrılıyor. Aşağı kale tepenin eteklerinden başlayıp şehri çeviriyor. Surları taştan ve alçak duvarlı olup yalınkat olduğu için fazla dayanıklı değildir. Şehre açılan dört kapısına; Doğuda sekiz kapısı, Batıda meydan kapısı, Kuzeyde karanlık kapı ve midenos kapısı adları verilmiş. Kalenin içinde saraylar, cephanelikler, ambarlar, su sarnıçları ve yeşil ırmağa kadar inen gizli yollar bulunuyor. En çok ilgi gören ziyaretçi akınına uğrayan kısım Cilanboluda denilen su kuyusu olup,150 basamak ile aşağıya iniliyor ve yaklaşık 8 metre çapında olduğu belirtiliyor. Amasya kalesi haftanın her günü 08:00- 18:00 saatleri arasında ziyaretçilere açıktır.
Kral Kaya Mezarları: Amasya Kalesi eteklerinde düz bir duvar misali dikine uzanan kalker kayalara oyularak yapılmış olan 5 adet mezar, yapıları ve mevkileri itibariyle ilk bakışta dikkati çekiyor. Çevreleri oyularak ana blok kayadan tamamen ayrılmışlar ve kaya bloklarına merdivenlerle bağlanmış. Vadi içerisinde irili ufaklı toplam 18 adet kaya mezarı bulunuyor. Amasya’da doğan ünlü coğrafyacı Strabon’un (MÖ 63-MS 5) verdiği bilgiye göre kaya mezarları Pontus krallarına ait.
Aynalı Mağara (Kaya Mezarı): Çevre yolunun Samsun güzergahından sağa ayrılan Ziyaret beldesi yolu üzerinde, şehir merkezine yaklaşık üç kilometre uzaklıkta yer alıyor. Kral Kaya Mezarlarının en iyi işlenmiş ve tamamlanmış olanı. Tonoz kısmında 6’sı sağda, 6’sı solda olmak üzere 12 havari tasviri ile kuzey ve güney duvarlarında bir takım kadınlı erkekli figürler, doğu cephesinde ise İsa, Meryem ve Yoannes’ten oluşan bir kompozisyon bulunuyor. Efsaneye gelince; Kralın güzeller güzeli bir kızı vardır, o kadar güzeldir ki gören düşüp bayılır bu yüzden kızı hep peçe ile gezer. Artık evlilik çağına gelince kral etrafa haber salar kızının peçesini açmaya dayanacak yiğide kızını verecektir. Yedi düvelden Amasya’ya yiğit delikanlılar gelir ama kimse peçeyi kaldırmaya cesaret edemez. Aralarından bir fakir genç çıkar meydana “ben kaldırırım” der ve kaldırır kaldırmaz etrafa öyle bir ateş yayılır ki iki genç aynı anda kömür yığını haline gelir. Meydanda bulunanlar korkudan yerlere kapanırlar. İki gencin cesedi yakın yerdeki bağ ve bahçelikler yanında bulunan kaya mezar içinde iki ayrı odaya gömülür. Kaya mezarının dışı güneşle birlikte güzelce kızın yüzü gibi parlamaya başlar, bu parlaklığından dolayı da daha sonra kaya mezarının adı “Aynalı mağara” diye ünlenir.
Yorulduk. Amasya merkezde Yeşilırmak kenarında Roma dondurmacısında biraz soluklanalım. Amasya’ya gelipte burada dondurma yemeden gitmek olmaz. Serinledik birazda dinlendik, Ferhat ile Şirin su kanallarını görmek için yola koyulma vakti. Erken roma dönemine ait olan bu kanal, antik Amasya kentinin su ihtiyacını karşılamak üzere, kayalar oyulup tüneller açılarak, yer yer duvar örülerek ve arazi eğilimine uygun, terazi sitemine göre yapılmıştır. Ferhat su kanalı adı da verilen bu kanallar 18 metre uzunluğundadır. Kanalın Ferhat ağası mevkiinde karayoluna paralel olan yaklaşık 2 km uzunluğundaki bölümü dışardan dışarıdan görülmektedir. Ferhat dağının eteklerinde bulunmasından dolayı, ünlü halk hikâyesi Ferhat ile Şirine atıfta bulunulmuştur.
Öğlen vakti güneş iyice bunaltmaya başladı ve biz de acıktık. Amasya merkeze geri dönüp gözümüze kestirdiğimiz ilk lokantaya giriyoruz aslında eşim ile ben genelde orduevlerinde yemeğimizi yiyor ve konaklamamızı yine orduevinde gerçekleştiriyoruz fakat bu kez yöresel yemeklerimizin tadına bakmak için yöresel yemek yazan bu lokantayı tercih ediyoruz. Haşhaşlı çöreklerimiz bamya yemeğimiz, toyga çorbamız. Baklalı dolmamız saymakla bitmeyen yemek çeşitlerimiz ziyaretçilerini bekliyor.
Sözü fazla uzatmadan Burmalı Minare, Hamamlar, Halifet Gazi Kümbeti, Amasya Müzesi, Sabuncuoğlu Şerafettin Tıp ve Cerrahi Müzesi, (Darüşşifa), Aşıklar Müzesi, Terzi köy kaplıcaları, Baraboy Gölü, Yedi Kuğular Kuş cennetini görmenizi şiddetle tavsiye ediyorum. Ayrıca Merzifon ve Gümüşhacıköy’de bulunan tarihi hanlar hamamlar, Saat Kuleleri, bedesten ve Haliliye medresesi görülmeye değer.
Dergimizin bir dahaki sayısında Allah c.c nasip kısmet ederse Makedonya’yı birlikte gezeceğiz. Rabbime emanetsiniz.
Selam ve Dua ile
Çok güzel seyahat yazısı olmuş.
Oraları gezdim gibi samimi bir akışı var yazının.