Almanya gezisi planlanmış bir gezi değildi.14 Şubat sevgililer günü için Pegasus havayollarının yaptığı kampanyadan bütçemize uygun bileti bir ay öncesinden Almanya Duesseldorf’a aldık. Essen bölgesinde yaşayan akrabalarımız uzun zamandır bizi Almanya ya davet ediyorlardı. Fırsat ayağımıza geldi diyerek heyecanla uçacağımızın gününü beklemeye başladık ve nihayet o gün geldi çattı.
Almanya’nın Kuzey Ren Vestfalya eyaletinin başkenti Duesseldorf havalimanına 10.00 da bindiğimiz uçağa üç buçuk saatlik bir yolculuktan sonra yerel saatle 11;00 indik. (Almanya ile aramızda iki saat saat farkı var) Arabası ile biz karşılamaya gelen akrabamız Hamza YAVUZ ağabeyimizin evi Essen de havalimanına yaklaşık otuz beş km mesafede bulunuyor. Misafir olarak kalacağımız eve gelene kadar Hamza abi bize kabaca çevreyi tanıttı. İlk günü evlerine yakın hobi bahçelerinde dinlenerek geçirdik. Topraktan başlarını çıkararak güneşe gülümseyen marul ve ıspanakları sulamak çok keyifli. İstanbul soğuktan donarken Almanya’da bahar havası hüküm sürüyordu.
İkinci gün Hemer bölgesinde bulunan eş dost ve akraba ziyareti gerçekleştirdik
Üçüncü gün Köln’e yapacağımız kültür gezisi için tren garına giderek 45,70 £ ya 2 kişilik tren bileti aldık. Bu bilet sabah saat 9:00 dan ertesi gün Saat 03:00 kadar eyalet içerisinde tüm toplu taşımalarda geçerliydi.
Köln’e gitmek için ilk trene bindik. Bindiğimiz trenden Disburg’da aktarma yaparak Köln trenine bindik. Köln Bahnhof ta indik. Tren istasyonundan çıktığımızda tüm haşmeti ile Köln Dom Katedrali karşımızda duruyordu. Muhteşem bir yapı. Katedralin içerisini gezmek ücretsiz. Avrupa’nın en değerli eserleri arasında yer alan Katedral Katolik kilisesi olarak hizmet vermekte. Aynı zamanda müze hüviyeti de bulunan Dom Katedrali, Almanya’nın en eski kiliseleri arasında yer alıyor. Resmi olarak 1248 yılında yapımına start verilen Dom Katedrali tam olarak 225 yıl gibi oldukça uzun bir sürede tamamlanabilmiş. Kulelerinin uzuluğu 97 m olup, kuleden şehri panoramik olarak seyretmek çok zevkli.
Kuleye çıkmak için kişi başı 6£ ödeyerek yuvarlak ve dar merdivenleri döne döne tırmanmak İnsanın nefesini kesiyor ve dinlenip soluklanacak mola yerleri de yok. Daracık kısa basamaklı merdivenlerde durup soluklanarak kan ter içerisinde kulenin tepesine ulaşıp Köln’ü kuş bakışı izlemenin zevkine doyulmuyor.
Ren Nehri Köln’ü ikiye bölmüş ve nehir üzerinde birden fazla köprüler bulunuyor. Katedralinin kulesinden Ren Nehrine baktığınızda kenarlarında asma kilitler bulunan ünlü kilitli köprüyü görebiliyorsunuz. Kulenin etrafında dolanarak Köln şehrini kuş bakışı her açıdan görebiliyorsunuz. Kulenin merdivenlerini inmek te bir o kadar zor. Yere indiğimizde bacaklarımızın titremesi bir süre daha devam etti. Kulenin tepesinden görünen kilitli köprüye doğru yürüyoruz. Köprünün üzerinde yürümek çok keyifli. Bir taraftan güzel ren manzarası bir taraftan tren yolu tarafına takılan kişisel aşkın damgaları kilitler. Hoş bir görüntü katıyor köprüye. Öğlen ezanının vakti giriyor. Öğlen namazını eda etmek için Köln Ditip merkez camiye ziyarete gidiyoruz. Hem Namazımızı kılıp hem de manen ruhumuzu doyuralım istiyoruz. Navigasyondan nasıl gideceğimize bakarak tren garından tekrar gelerek metroya (Uban) binerek camii yakınındaki durakta iniyor çok kısa bir yürüyüşten sonra camiye ulaşıyoruz.
Dünyanın en güzel camilerinden biri olan Köln Ditip Merkez Cami Avrupa’nın en büyük camileri arasında yer alıyor. 2009 yılında inşaata başlanmış hem siyasi hem dini sebeplerden dolayı 2017 yılında açılmış ihtişamlı bir cami. Türkiye’nin de destekleri ile Almanya’da yaşayan Müslümanları temsil eden DITIB tarafından yaptırılmış.36,6 metre yüksekliğinde bir kubbeye ve 55 metre yüksekliğinde iki minareye sahip. Camide aynı anda 2500 kişi ibadet yapabiliyor. Külliyede ayrıca alışveriş merkezi, kadın ve erkeklere mahsus lokaller, sergi ve seminer salonu, 600 kişilik konferans salonu, geniş çaplı bir kütüphane ve çalışma ofisleri yer alıyor. İlkindi namazlarını da eda ettikten sonra Bonn’a doğru trenle hareket ediyoruz.
Akşam ezanına Bonn da bulunan Dıtıb Türkisch Islamisch Kültür Verein camiine yetişip, Beraat Kandil’ini de burada eda ederek geri dönüş için tekrar trene biniyoruz. Camiler Almanya da yaşayan gurbetçi kardeşlerimizin toplanma merkezleri. Birlik ve beraberliğin, kenetlenmenin, kültürlerini yaşatmanın, genç nesillere aktarmanın başladığı mekanlar. Namaz vakitlerinde topluca edilen sohbetler, Ramazan ayında verilen toplu iftarlar, kandil gecelerini toplu olarak ihya etmeler gurbetçi kardeşlerimizin vazgeçilmezleri. Köklü dostlukların temeli camilerde atılıyor.
Ertesi günü hobi bahçesinde dinlenerek geçirdikten sonra cumartesi gün Essen şehrinde, yirmi dört saat geçerli olan iki kişilik 10.90£ luk biletle önce otobüse sonra tramvay ve trene binerek eski maden ocağı Zeche Zollvereini geziyoruz. Zeche Zollverein,2011’den bu yana UNESCO’nun Dünya Kültür Mirasına alınan eski maden ocağı. Maden kuyuları ve tesisleri merkez kok kömürü işletme tesisi, kömür stokları ve işçi yerleşkeleri ile 19.ve 20.yüzyıllarda kömürle çalışan endüstrinin en güzel ayakta kalmış örneklerinden biri.
Hemen ardından yine günlük biletimiz ile tramvay ve ardından trene binerek Essen ’de bulunan Villa Hügel’e gidiyoruz. Kişi başı 5£ vererek villa bahçesine girip villaya doğru yürümeye başladık. Villa Hügel, Essen bir parçası olan Bredeney’de 19. Yüzyıldan kalma bir konaktır. Sanayici Alfred Krupp tarafından 1870-1873 de ana ikametgâh olarak inşa edilmiş ve ikinci dünya savaşı sonrasına kadar Krupp ailesinin evi olmuştur. Essen’de Ruhr kıyısında bulunan malikane kısmi olarak müze, sergi ve konser salonu aileden kimse kalmadığı için vakıf tarafından işletiliyor. Hem bulunduğu arazinin göz alıcı düzeni hem de binanın kendisi Alman tarihi için değerli bir miras. Binayı gezerken 19. Ve 20 yy Avrupa aristokrasinin atmosferini görmek mümkün.
Pazar günü Amcaoğlu Naki Yavuz’un rehberliğinde Ruhr bölgesinde Borussia Dortmund Stadını, Dortmund şehrini ve şehirde sökülen demir çelik fabrikasından kalan fırını, Kanallar üzerinde bulunan gemi asansörünü, Haus Kemnadeyi, Blankenstein kalesini geziyoruz.
Ruhr vadisindeki en iyi korunmuş kalelerden biri Wasserburg Haus Kemnade. Kalenin ne zaman inşa edildiği bilinmiyor. Kalenin ismi “Bacalı ev” ev gibi bir anlama geliyor. Her ihtimalle kale Dücker Lortları tarafından yaptırılmış olup şimdilerde önemli bir müzik aleti koleksiyonuna ve bir Doğu Asya sanatı sergisine ev sahipliği yapıyor. Seyrine doyum olmayan Muhteşem orta çağdan kalma şatodan ayrılıp Blankenstein kalesine doğru yola çıkıyoruz. Hattingen’in Blankenstein semtinde orta çağdan kalma bir kale harabesidir.1243 yılında kale inşa edildi. 1614 yılında otuz yıl savaşlarında İspanyollar tarafından işgal edildi daha sonra kale bakıma muhtaç hale geldi.1662 Eylül’ün de Brandenburg Frederick William yıkılmasını emretti. Sadece kule ve perde duvar kaldı.
Varışımızdan bir hafta sonra Almanya ziyaretimizi tamamlayarak Vatanımıza dönmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Almanya ülke olarak kurallara uyulan sakin ve ruhsuz bir şehir. Yeşilin tüm tonları ile bezense de temiz düzenli kurallara uyulan bir bir ülke olsa da toplu taşıma alanlarına girilirken turnikeler ve bilet kontrolleri olmasa da benim Vatanım her şeyi ile ayrı bir güzel.
Almanya gezimizde bizlere evlerini ve gönül hanelerini açan Yavuz ailelerine, Arabacı ailesine ve Çelik ailesine gönül dolusu teşekkürler. Nasip olursa bir sonraki geziyi Mekadonya’ya yapmayı planlıyoruz. O zamana kadar muhabbetle kalın.