İstiklal savaşı gazisi Ahmet dedemden çocukluğumda çok dinlerdim Karda açan Kardelenlerin hikâyesini.
Ah o Enver Paşa yok mu? Diye söze başlar ahirette binlerce şehidin vebalini nasıl verecek diye başlardı anlatmaya.
Aç susuz incecik kıyafetlerle göz göre göre ölüme yolladı daha bıyığı yeni terleyen ana kuzularını, gencecik delikanlıları el kadar bebelerin babalarını ana kuzularını.
Anlatırken gözleri buğulanır, göz pınarları da biriken birkaç damla yaş yanaklarından aşağıya doğru süzülürdü.
Sonra ürkek ürkek etrafına bakınır; Aman ha kızım! Kimseler duymasın! Yerin kulağı vardır bu yaştan sonra hapishane köşelerinde can vermeyeyim derdi.
Neden bu kadar korktuğunu çekindiğini o zamanlar anlayamamıştım aradan yıllar geçti büyüyünce anladım korkusunun nedenlerini.
Dedem 1899 doğumluydu 1988 de hakka yürüdü. Yaşamında yasakları da gördü darbeleri de yaşadı.
Yıl 1914…
Yer Sarıkamış…
60 bini donarak gerisi tifüsten tek mermi atamadan ölen 78 bin şehit…
1914 yılının 15-22 Aralık tarihleri arasında, Sarıkamış yakınındaki Allahuekber dağlarında, Kars’ı Ruslardan geri almak için Enver Paşa’nın kumandasında harekata katılan ve bu dağdan 37 bin şehit verilerek aşılarak Sarıkamış kuşatılan, kuşatma harekatında aşırı soğuk, açlık ve hastalık yüzünden hedef ele geçirilemeden 5 Ocak’ta 1915 yılında 78 bin şehit karlar altında kalarak geri çekilen bir kuşatmadır.
Tarihe tek bir mermi atmadan ölen 78 bin şehit diye geçer.
Başkumandan vekili Enver Paşa hayali de hırsları da büyük bir paşaydı.
Büyük bir güçle, Rusları hiç beklemedikleri bir yerden, Allahuekber dağlarından aşarak vurmayı ve Kars‘ı yeniden vatan topraklarına katmayı hedefliyordu.
Lakin kolordu komutanlarının “Hava şartları uygun değil böyle bir kuşatmanın sonu hüsran olur ” ikazlarına aldırış etmeyerek hatta ikaz eden komutanları görevden alarak yerine yenilerini atayan Enver Paşa, Sarıkamış seferinden başarı ile çıkacağından emindi. Son durumu görmek için 6 Aralık’ta Yavuz kruvazörüne binerek 3. Ordu’ya doğru yola çıktı.
Yola çıkmadan önce 6 Aralık’ta Liman Von Sanders’i ziyaret ederek böyle bir taarruzu yapmayı planladığını Liman Paşa’ya beyan etti.
Liman Paşa 9. ve 10. Kolorduların izleyeceği yolların dar dağ yollarından ve patikalardan ibaret olduğunu ve bu mevsimde bu yolların karla kaplı olacağını söyleyerek, bu sebeple 9. ve 10. Kolordu’nun düşmanın gerisine ve yanlarına ulaşma amacına ulaşana kadar büyük zorluklar çekileceği ve ulaşsa bile bu kolordulara erzak ve cephane nakliyatı yapılamayacağı söyleyerek, Sarıkamış Harekâtının yapılmasına karşı çıktı. Enver Paşa bunların hepsinin göz önünde bulundurulduğunu ve bütün yolların keşfedildiğini veya edileceğini Liman Paşa’ya söyleyerek Liman Paşa’nın fikrine katılmadığını söyledi. Liman Paşa bundan sonra Enver Paşa’nın kurmay başkanı Bronsart Paşa’yı, Enver Paşa’yı yapılması planlanan harekâttan vazgeçirmesi için ikna etmeye çalıştı. Fakat Bronsart Paşa da bu harekâtın yapılmasını destekliyordu.
Enver Paşa muhtemelen bu görüşmesinde Liman Paşa’ya Hasan İzzet Paşa yerine 3. Ordu kumandanı olmasını da teklif etmişti.
Enver Paşa’nın başında olduğu “Sarıkamış Harekâtı “1914-1918 yılları arasındaki 1. Dünya Savaşı’ndaki en manidar, en hüzünlü, en acı verici hadiselerden biridir.
Allahuekber dağlarının yer yer 2-3 bin rakımlı geçitlerinde ısı sıfırın altında 30 dereceye kadar düşüyordu. Türk askerlerinin büyük bölümü ise çölden gelmişti ve üzerlerinde yazlık üniformalar vardı.
Sarıkamış’ta dondurucu soğuk altında askerlerimizin durumunu Kurmay Subay Şerif Bey “Sarıkamış” adlı kitabında şöyle anlatıyor:
“Yol kenarında karların içinde çömelmiş bir asker, bir yığın karı kollarıyla kucaklamış, titreyerek, feryat ederek dişleriyle kemiriyordu. Kaldırıp yola sevk etmek istedim. Beni hiç görmedi. Zavallı çıldırmıştı. Bu suretle şu lanetli buzullar içinde biz belki on bin kişiden fazla insanı bir günde karların altına bıraktık ve geçtik”.
Rus Kafkas Ordusu Kurmay Başkan Vekili Dük Aleksandroviç Pietroviç Sarıkamış’ta gördüklerine anılarında şöyle yer vermiş:
“İlk sırada diz çökmüş 9 kahraman. Mavzerleriyle nişan almışlar, tetiğe asılmak üzereler ama asılamamışlar…
İkinci sırada cephane taşıyanlar var, sandıkları bir avuçlamışlar ki! Kainattan hırslarını almak istiyor gibiler.
Öylesine kaskatı kesilmişler…
Ve sağ başta Binbaşı Nihat…
Dimdik ayakta, başı açık, saçları beyaza boyanmış, gözleri karşıda…
Allahuekber dağlarındaki son Türk müfrezesini teslim alamadım. Bizden çok evvel, Allah’larına teslim olmuşlardı.”
Enver Paşa’nın yanlış manevraları ve hırsı uğruna çoğunun yaşları 13 ve yukarısı olan evlerinden ailelerinden, vatanlarından uzakta 78 bin şehit ‘in cesetleri karlar altında kalmış baharla birlikte karların erimesi ile birlikte yüzeye çıkan kardelen çiçekleri gibi toprağın üzerine çıkmışlar.
Cenazeleri, Sarıkamış’ta bulunan Rus birlikleri açtıkları mezarlara defnetmişlerdir.
Yıllarca bu başarısız harekat halktan gizlenmiş, sansürlenmiş ta ki 1922 li yıllarda yavaş yavaş dillenmeye sorgulanmaya başlamıştır.
Son yıllarda “Sarıkamış harekâtının” üzerinde bulunan sis perdeleri aralanmaya başladı.
Şehitlerimizin ruhları şad mekânları cennet olsun.
Rahmet ve minnetle
Selam ve Dua ile Aynur YAVUZ