“Ya Bayramlar Bayram olup kurtulsun,
Ya takvimler cayır cayır yırtılsın”
(Abdurrahim KARAKOÇ)
Öyle bir zaman diliminde yaşıyoruz ki! Her bayram geldiğinde dertlenir “Ah! nerede o eski bayramlar şimdiki bayramların tazı tuzu kalmadı” diye serzenişte bulunuruz. Haksız da değiliz hani.
Bayramlar bayram olmaktan çıkıp tatil fırsatına dönüşmeye başladı.
Uzun bayram tatilini fırsata çevirip tatil beldelerine akın eder olduk.
Bayramda kapılar gelen misafirlere kapanırken, şeker toplamaya gelen neşeli çocuk sesleri de duyulmaz oldu.
Sahi Bayram neydi ve bize neyi çağrıştırıyordu?
Bayram; Birlik ve beraberliği, saygıyı, sevgiyi, coşkuyu, paylaşmayı, özlemi sılayı rahimi çağrıştırıyor. Bayramlar sevinç ve sürur nimetlerini şükre çevirip, o nimeti idame ve ziyadeleştirir. Çünkü, şükür nimeti ziyadeleştirir gafleti kaçırır. Hal böyle olunca bayramlarda kapılara kilit vurarak tatile gitmek, nimete şükrü unutturur, gaflet uykusuna daldırır. Gaflete düşmek Allahuteala’yı unutmak demektir. Ramazan ayını oruç tutarak ibadetle geçirmek, haramlar dan sakınmak bizleri gafletten uzaklaştırır. Dinin emirlerini gözeterek yapılan bütün işler, alışverişler, ikramlar, çocukları sevindirmek, ramazanda verilen Fıtır sadakaları yetimi, yoksulu ihtiyaç sahibini gözetmek gaflet uykusundan uyanışa vesile olur. Bayram sabır ve takvanın mükafatıdır.
İki yıl önce dünyayı ve ülkemizi kasıp kavuran binlerce insanın ölümüne sebep olan ve bizleri evlere hapseden korona virüsü ile bayramların kıymetini daha iyi anladık. Evlerimize hapsolup ana babanın evlattan, evladın ana babadan kaçışına şahit olduk. Tam mahşeri yaşıyoruz derken 6 Şubat’ta yaşanan deprem ülke olarak bizleri yasa boğdu. 10 il de yaşanan depremde 45 binden fazla vatandaşımızı kaybetmenin acısı ile derinden sarsıldık. Devlet, millet el ele vererek yaralarımızı sarmaya çalışıyoruz. Rahmet bereket ve bağışlanma ayı olan Ramazan ayını buruk, mahsun ve hüzünlü idrak ederken depremden etkilenen vatandaşlarımızın millet olarak yaralarını sarmaya onlara maddi manevi destek olmaya çalışıyoruz. Ard arda gelen musibetler, millet olarak sıkıntılı günlerin dayanışmayla, paylaşmayla, tek yürek olarak yaralarımızı sarmanın önemini tekrar hatırlattı.
Bayramlar bireyleri ortak duygu ve düşüncelerde buluşturarak üzüntüde ve kıvançta birleştirmekte ve bu değerlerin içtenlikle yaşanmasını sağlamaktadır. Huzur ve barış ortamının değerini iyi bilmek, kötülüklerden ve gafletten uzaklaşmak, deprem dolayısıyla malını mülkünü canını yakınlarını kaybeden insanlarımıza merhametle yaklaşmayı bir yaşam ilkesi olarak benimsemek için idrak edeceğimiz Ramazan Bayramı bizler için güzel bir fırsattır.
Bayram iman kardeşliğinin toplum olarak yaşandığı, sevinçlerin paylaşıldığı mübarek günlerdir.
Yine bayram gariplerin yalnızların, kimsesizlerin, mazlumların, muzdariplerin yanık yüreklerine cennet ferahlığı veren ilahi bir ziyafettir.
Bayram geçmişlerimizin ruhlarını hayırla yad etme günüdür.
Bayram günlerinde tatile kaçarak kapılarımızı kapatmak kardeşlik duygularını hüsrana uğratmaktır.
Oysa bayramlar;
Akrabayı, komşuları, dostları ziyaret etme, Sılay-ı rahimde bulunma, geçmişlerin ruhlarını şad etme, dargınlık, kırgınlıkları ortadan kaldırarak yeni bir başlangıç yapmaya güzel bir vesiledir.
Ah nerede o eski bayramlar diyerek geçmişte kalan bayramlara özlem duymak yerine içinde bulunduğumuz bayramları özümüze, kültürümüze dönerek yaşamak, gelecek nesillere örnek olmak bizim elimizde.
Çocukların şen kahkahaları yine sokakları doldursun.
Kapılar çalınsın, açılan her kapının ardından gülümseyen yüzler görünsün.
Yüreklerimiz kan ağlasa bile yüzlerimiz gülsün.
Rabbimiz bizlere bir daha böyle acılar yaşatmasın. Birlik ve beraberliğimiz daim olsun.
Selam ve Dua ile.
Aynur YAVUZ
Bayram tadında güzel bir yazı. Kaleminiz mürekkepsiz kalmasın.